Dramaturji ve "Dramatist Türkiye" Üzerine
Oğuz Arıcı, bu yazısında dramaturjinin tiyatrodaki yerini, tarihsel gelişimini ve Dramatist Türkiye gibi platformların bu alandaki rolünü tartışıyor.
Tiyatro, insanın varolanların varlığını anlama ve evrene düzen verme ihtiyacının ya da dünyanın düzensizliğinin ardında yatan anlamla derin bir bağ kurma arayışının en eski sanatsal biçimlerinden biridir. Felsefe, siyaset bilimi, etik, sosyoloji, matematik, fizik gibi sanatlar da aynı arzunun sonucu ortaya çıkmışlardır elbette. Fakat “varolanların varlığını” anlama çabası tiyatroda, haz veren yaratıcı bir süreçtir ve üstelik tiyatro faaliyeti anlamdan ziyade hazzın –estetik hazzın- kendisini amaçlar. Tiyatroya dair bu tanım onun mahiyetine ve nasıl icra edileceğine ilişkin bir tekniği de ima etmektedir. Dolayısıyla her tanım, işin yani ergon’un tekniğini içerir. Tiyatronun tüm bileşenleri estetik hazzı üretmenin tekniğini araştırır. Tiyatro, teknikle seyirciyi etkileme sanatıdır; ama Diderot’nun dediği gibi, bu teknik o kadar ustaca uygulanmalıdır ki, seyirciye hiç teknik yokmuş gibi gelsin.
Tiyatro sanatının “öğretilemez” olduğu, sanatın deneyimle keşfedilen bir uğraş olduğu söylenir. Sadece sanatla meşgul olanların değil, akademik olarak bu alanda ders veren kişilerin de zaman zaman sanatın “öğretilmezliğine”, “doğuştan getirilen melekelere dayandığına” inandıklarını vurguladıklarını görüyoruz. Bu tür inançların tiyatroda ne anlama geldiğini hiç bilmiyorum. Metin yazımından seyirciyle buluşulan ilk geceye kadar aylarca süren çalışmalar, sürekli değişen eskizler, yorucu ve zaman zaman umutsuzluğa düşüren provalar, tartışmalar, yaratıcı çözümler, işbirlikleri; teori, teknik, programlama ve estetik aklın eşliği olmaksızın altından kalkılabilecek süreçler değildir. Teori, teknik, programlama ve estetik, tiyatro sanatının öğretilebilir yanıdır ve bunlar başlı başına dramaturjinin alanına girerler.
Tiyatronun temeli, dramatik edebiyatı anlamakla başlar. Bu, dramaturji için olduğu kadar yönetmenlik, oyunculuk ve tasarım için de vazgeçilmez bir adımdır. Bir prodüksiyon üzerinde çalışırken, hepimizin sürekli geri döndüğü ortak nokta, metnin ta kendisidir. Dramaturgun görevlerinden biri, metnin anlam(lar)ını bulmak, anlamın nasıl bir teknikle açığa çıktığını keşfetmek ve onu sahneye entegre etmenin yollarını araştırmaktır. Bu anlam, yalnızca metnin yüzeyinde değil, derin bağlamında, felsefesinde, maneviyatında ve teatralliğinde yatar. Dramaturg, bu derinliğin koruyucusudur.
Ancak bu anlam, her zaman net değildir. Bir performans, metnin altında yatan potansiyeli ortaya çıkarabilir, ancak bu süreç zahmetli ve sürekli bir eleştirel angajman gerektirir. Senaryoya, yönetmene, oyunculara, tasarıma ve hatta seyirciye dair sürekli sorular sormak dramaturgun temel görevidir. Bu sorular, yalnızca metni anlamakla kalmaz, aynı zamanda onu sahneye nasıl taşıyacağımızı da şekillendirir. Eleştirel okuma becerisi, oyunun mekanizmalarını anlamak ve yazarın bu mekanizmaları orijinal bağlamında nasıl kurguladığını kavramakla başlar. Ancak bu şekilde, bu mekanizmaları kendi bağlamımızda yeniden canlandırmaya hazır hale geliriz.
Bu süreç, bir tür alçakgönüllülük gerektirir. Her şeyi bilemeyeceğimizi, yazarın tam olarak ne demek istediğini asla kesin olarak kestiremeyeceğimizi kabul etmeliyiz. Seyircinin nasıl etkileneceğini tam olarak öngöremeyiz. Ancak bu belirsizlik, tiyatronun güzelliğidir. Soru sormak, sanatsal bir bağ yaratma sürecinin başlangıcıdır. Seyirci ile performans arasında geçen o kısa “duende” anları, tiyatronun büyülü özünü oluşturur. Bu an, hayatı yaşamaya değer kılan anlardan biridir.
Dramaturji, tiyatronun temel taşlarından biridir. Metinlerin sahneye uyarlanması ve yorumlanmasında kritik bir rol oynar. Ancak dramaturjinin alanını ve sınırlarını belirlemek, oldukça zorlu bir görevdir. Tarihsel olarak, dramaturji 18. yüzyılda Gotthold Ephraim Lessing’in Hamburg Ulusal Tiyatrosu’ndaki çalışmalarıyla bağımsız bir meslek haline geldi. Lessing, dramaturjiyi tiyatronun önemli bir unsuru haline getirdi. Ancak dramaturji, yalnızca metin analiziyle sınırlı değildir. Sahneleme süreçlerini, performansı ve hatta seyirciyle kurulan etkileşimi de kapsar.
Yakın gelecekte, dramaturji teknolojik gelişmeler ve toplumsal değişimlerle birlikte evrilecek. Dijitalleşme ve yeni medya, tiyatronun geleneksel sınırlarını zorluyor. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojiler, seyirciye daha etkileşimli deneyimler sunma imkânı tanıyor. Bu, dramaturjinin yeni anlatım biçimleri keşfetmesini gerektiriyor. Ayrıca, toplumsal çeşitlilik ve kimlik konuları, dramaturjinin geleceğini şekillendiren önemli faktörler arasında. Tiyatro, farklı kültürel ve sosyal arka planlardan gelen seslere daha fazla yer açıyor. Bu, dramaturjinin zenginleşmesine ve daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmasına olanak tanıyor.
Türkiye'de dramaturjinin geleceği, tiyatro alanındaki kurumsallaşma, profesyonelleşme ve örgütlenme süreçlerine bağlı. Dramaturgların ve oyun yazarlarının bir araya gelebileceği platformlar, bu alanın gelişimi için büyük bir katkı sağlayabilir. Dramatist Türkiye gibi girişimler, dramaturglar arasında bilgi paylaşımını, dayanışmayı ve iş birliklerini artırabilir. Bu tür platformlar, dramaturgların deneyimlerini paylaşabileceği, yeni projeler üretebileceği ve mesleki haklarını savunabileceği üretici bir alan sunacaktır. Bu platformlar aracılığıyla dramaturji alanında eğitimler, atölyeler ve seminerler düzenlenerek, mesleki gelişim desteklenebilir. Dramatist Türkiye’nin, dramaturgları bir araya getiren çok renkli, zengin bir sahne olması dileğiyle...
*Bu çalışma Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır. İçeriğin sorumluluğu tamamıyla Dramatist Türkiye’ye aittir ve AB’nin görüşlerini yansıtmamaktadır.
Oğuz Arıcı Kimdir?
Oğuz Arıcı, 1976 yılında Almanya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü mezunu. Yüksek lisans ve doktorasını da aynı bölümde tamamladı. Çeşitli topluluklarda yazar, yönetmen ve dramaturg olarak çalıştı. Bir çok üniversitede misafir öğretim üyesi olarak dersler verdi. Halen İ.Ü. Edebiyat Fakültesi, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. 2024 yılında dramaturglar, oyun yazarları ve dramatik yazarlıkla ilgilenen herkes için rehber niteliğinde olan Kurmacanın İnşası başlıklı kitabı Habitus Kitap tarafından yayımlandı.